beyaz esya servisiizmir evden eve nakliyat
 

FENOMEN

Felsefe Dünyası

  • Yazı boyutunu yükselt
  • Varsayılan yazı boyutu
  • Yazı boyutunu düşür
hd film izle film izle demirdöküm demirdöküm servis bosch servis vaillant servis eca servis ariston servis
Anasayfa Dinler / Mezhepler
Dinler / Mezhepler

Yok edilmek istenen inanç ve kültür: Ehl-i Hak

E-posta Yazdır PDF

Yok edilmek istenen inanç ve kültür: Ehl-i Hak

“Ehl-i Hak mezhebinin asıl kurucusu ‘Sahip-kerem, Şah, Yâr’ unvanlarıyla da anılan ve Oniki İmamlardan 7. İmam Musa Kâzım soyundan gelen Sultan İshak aynı zamanda Ehl-i Haklar’ın kutsal kitabı olan Divan Gavreh’i yazdı.”

Ehl-i Haklar / Yaresanlar

En kadim Kürt topluluğu olarak bilinen hakikat ehli, Hakk’a yakın olanlar, hakikat yolunu seçenler, hakikata mensup olanlar anlamında olan Ehl-i Haklar (Ahl-e Haklar - Yarêsanlar) adından son yıllarda sıkça söz ettiriyor. Peki daha çok Doğu Kürdistan’da yaşayan Ehl-i Haklar’ın inançları nedir? Kültür ve müzik bu toplulukta nasıl şekillenmiş?
Bu konuda söyleşilerden ilkini, doktorasını Almanya’nın Heiderberg Üniversitesi’nde Ehl-i Haklar üzerine yapıp, Ehl-i Haklar üzerine birçok makale yazıp söyleşilere katılan Dr. Golmorad Moradi ile Ehl-i Haklar’ın tarihçesi ve inanışları üzerine gerçekleştirdik.
İkinci söyleşiyi de Ehl-i Haklar’ın kültür, yaşam ve müziğine ayırdık. Söyleşiyi müzik ve kültür konusunda önemli araştırmaları bulunan akademisyen Ioannis Kanakis ile gerçekleştirdik... Kanakis, Doğu Kürdistan ve İran’da yaşayan Ehl-i Haklar’ın büyük çoğunluğunun kendisini Kürt olarak tanımladığı ancak bu kimliğin İranlı olma kimliği ile çelişmediğini vurguluyor.

Sayın Moradi, Ehl-i Haklar’ın inanışları bağlamında hangi çalışmalar içerisinde yer aldınız?

Göçebe hayat yaşayan ‘Hailfeh’ bir ailede Ehl-i Hak (Yarêsan)olarak dünyaya geldim. Hailfeh bizim dinimizde kılavuz, yol gösteren demek. Amcam dini meselelerde tavsiyeler veren biriydi. Ehl-Hak inancını ve elde yazılmış kutsal kitabımızı okumayı ondan öğrendim. Ehl-Haklar’ın felsefesi ve tarihi hakkında bir kitap yazdım. 1999 yılında İsveç’te basıldı. O tarihten itibaren de Ehl-Haklar’ın dinleri ve inanışları konusunda sayısız makale yazdım, konuşmalar yaptım.


 Ehl-i Haklar’ın tarihçelerinden kısaca söz edebilir misiniz?
Ehl-i Haklar’ın felsefesi veyahut inanışının belirtileri insalık tarihi kadar eskidir. Fakat yazılı kaynaklara göre, Ehl-i Hak inancı milattan sonra Arapların Ortadoğu’yu istila ettiği döneme dayanıyor. Yeni İslam dini 7. Yüzyılda kılıç ve ateş zoruyla yaygın hale getirildi. O dönemlerde birçok topluluk özellikle Kürtler Zerdüştlük gibi farklı inanışlara sahiptiler. İran İmparatorluğu olan Sasanilerin yenilgisiyle birçok Kürt bölgesi, Arapların hükümdarlığı altında girdi. İran’da bulunan Kürtler ve Luriler dahil birçok toplululuk, kendi topraklarında Arap hükümdarlığında bu yeni dine geçmeyi reddettiler. Yaklaşık 400 sene boyunca Arapların istilasına karşı savaştılar.

Ehl-i Haklar’da dört dönem…
Yüzyıllar süren mücadele ve yenilgiden sonra, Müslüman olmayı kabul etmeyenlere vergi ödeme seçeneği verildi. Araştırmacı Cemal Nebez bir çoğunun vergi ödememek için Müslümanlığa geçtiğini söyler, fakat dağlarda yaşayanlar ne İslam’ı kabul etmek istediler ne de vergi vermeyi kabul ettiler. Bu yüzden temelinin reankarnasyon (ruhun bir başka bedenle yeniden yer yüzüne gelmesi) olduğu eski inançlarını sürdürmeye devam ettiler. Arapların istilasından ve İslam’ın yayılmasından sonra Ehl-i Haklar’ın tarihçeleri, felsefeleri gibi 4 döneme ayrılabilir.
İlk dönem, İmam Ali’nin dünyaya tekrar reankarne olmasıyla başlar. Bu yüzden bazen Ali-Elahi derler ama yabancı araştırmacılar da, inancımızın İslamiyet’in Şii mezhebinin bir parçası olduğu yanılgısına varırlar. İmam Ali milattan sonra 598 yılında doğup 661 yılında hayatını kaybetmiştir. Yaşadığı dönemde Tanrı’nın reankarnasyonu olmasından bahsetmemiştir.

 İkinci dönem, 1014 yılında doğan Baba Hoşin, Şah Hoşin ünvanıyla anılan Mübarek Şah dönemiyle başlar. Şah Hoşin’in 900 civarında müridi vardı. Aralarında klasik İran şairlerinden Baba Tahir Uryan da vardır. 1074 yılına kadar yaşayan Şah Hoşin, müridlerine gelecekte dünyaya yeniden geleceği sözünü verir. Yaklaşık 200 yıl sonra da bir derviş kılığında dünyaya geri geldiği inanılır.
Üçüncü dönem ise, Sultan İshak’la (Sultan Sahak) Şah Hoşin’den 244 sene sonra başlar. Ehl-i Hak mezhebinin asıl kurucusu “Sahip-kerem, Şah, Yâr” unvanlarıyla da anılan ve Oniki İmamlardan 7. İmam Musa Kâzım soyundan gelen Sultan İshak aynı zamanda Ehl-i Haklar’ın kutsal kitabı olan Divan Gavreh’i yazdı.

 Dördüncü dönem olan Seyyid Goran dönemidir ki bu dönem günümüze kadar uzanmaktadır.

İnanışlarının ana felsefesi ve ibadet şekilleri nelerdir?
Reankarnasyonun Ehl-Haklar’ın felsefesinde önemli bir yeri vardır. Bu, tanrı ve Ehl-i Haklar’ın her birinin 1001 kere reankarne olup baştan tekrar dünyaya gelmesi anlamına gelir. Zerdüştlük ve Budizm gibi dinlere benzer inanışlara sahiptir. Ehl-i Haklar’ın önemli törenlerinden biri de, Hristiyanlığa benzer bir uygulama olan vaftiz geleneğidir. Sultan İshak tarafından vaftiz edilip hatıra anlamına gelen Yadigar ismi verilen Baba Yadigar’dan kalma bu gelenekte, yeni doğan çocuk, doğumundan üç veya yedi gün sora, evde veya cemevinde, Pir (Seyyid) tarafından, vaftiz babası (kivre) ve törene katılan şahidler huzurunda vaftiz edilerek isim takılır. Ehl-i Haklar, Aralık ayının ortasında yılda üç gün oruç tutarlar. Oruçtan sonra da bayram yapılır. Ehl-i Haklar’ın önemli bayramlarından biri de İbrahim Peygamber’in oğlu İshak’ın anısına yapılan Ayde Kurban (Kurban Bayramıdır).

Ehl-i Hak inancının diğer dinlerle de benzerlikleri bulunmaktadır. Sünnette Yahudilik ve İslamiyet’le, güneş, ay, ateş gibi doğa unsurlarına verilen önemle eski Kürt inançlarından Zerdüştlüğe, ruh göçü inancıyla Budizm, Hinduizm, Manikeizm ve Nusayriliğe; Hz. Ali’ye ve 12 İmamlara verilen önem, hümanist dünya görüşleri, kadın-erkek eşitliği, ayrıca cem ayinlerindeki bazı ibadet şekilleriyle Türkiye ve Kurdistan’daki Alevilere benzer özellikleri vardır. Cennet ve Cehennem kavramına inanmazlar. Her cuma akşamı ibadet ederler. Alevilikte olduğu gibi cem törenlerinde müzik ve semah, ibadetin ayrılmaz bir parçasıdır. Kullanılan müzik aletleri genellikle üç telli tanbur, def ve kemençeden oluşur.

Kürt kimliklerini ne denli kabul etmektedirler?
Birçok Ehl-i Hak Kürt’tür. Çünkü bu inanışın yazılı kuruyucusu bir Kürt’tü. Ehl-i Hak inancına sahip Azeri Türk, Acem ve Arap da bulunmaktadır. Fakat büyük bir çoğunluğu Kürt’tür. Kendilerini Kürt milletinin en kadim parçası olarak görmektedirler.

Ehl-i Hak’ların inanışlarını ve kültürlerini tanıtmak ve gelişimini sağlamak için ne yapılabilir?

Bir bölgede demokrasi gelişirse, her farklı inanışın ve topluluğun gelişimi zaten kendiliğinden gerçekleşir. Öncelikle bölgede yayın özgürlüğü gerekmektedir. Farklılıkları bastıran güçlerin yok olması, ifade özgürlüğünün yükselmesi gerekiyor. Gerçekleri söyleme cesareti, sadece Ehl-i Haklar’ın değil tüm halkların, inanışların ve ideolojilerin kurtuluşu olur.

İran devleti dini bakımdan ne gibi baskı ve ayrımcılık uygulamaktadır?

Onların Ehl-i Haklara hiçbir toleransı yok. Okumuş birçok Ehl-i Hak üniversitede eğitimlerine devam edemiyorlar ya da iş bulamıyorlar. İnanışlarını belli edenler ise tutuklanma, işkence ve yer yer ölümle yüz yüze kalıyorlar. Şu anda da yüzlercesi Birleşik Milletler aracılığıyla iltica edip ülkeyi terk etmek için sıra bekliyor. Daha önce de belirtmiştim ki Ehl-i Haklar’ın büyük bir çoğunluğu Kürt’tür. Müslüman Kürtlerle bir sorunu yoktur. Elbetteki bazı radikal aşırı İslamcı Kürtler bulunmaktadır. Ne yazık ki, Ortadoğu’da birçok radikal ve aşırı düşüncelere sahip Müslümanlar var, ancak Ehl-i Haklar her zaman yurtsever Kürtler olup temel hak ve özgürlükleri için mücadele vermişlerdir.




‘Ehl-i Hak Kürt kültürünün bir parçasıdır’

Kakailer ile Ehl-i Haklar dini ve sosyal açıdan aynı olduğunu dile getiren Akademisyen Ionnis Kanakis, “Ehl-i Haklar ile Bektaşi ve Kızılbaş cemaatlerinde de benzer özellikler var” dedi.

Ehl-i Haklar ilgili yaptığınız araştırmalara ilk ne zaman ve nasıl başladınız? Niçin Ehl-i Haklar üzerine çalışma yapmayı istediniz?
Ehl-i Haklar ilgili çalışmaya yaklaşık 10 sene önce başladım. Araştırmalarıma başlamam biraz tesadüfi oldu. 2000 yılında Paris’te Ali Akbar Moradi ile tanışmamla başladı her şey. Müziğini icra ederken onu dinlediğimde ondan çok etkilendim. Bana göre, Ehl-i Hak müziği ve kültürünün en büyük ve en önemli ustası O’dur. Ayrıca kendisi dünya müziğinin en seçkin müzisyenlerinden biridir. İran müziğinin ‘tar’, ‘setar’, ve ‘tombak’ gibi klasik enstrümanlarının yanında sahneye Ehl-i Haklar’ın kutsal enstrümanı olan tamburu taşıyan ilk kişidir. Ali Akbar Moradi, Ehl-i Haklar’ın ritüel müziklerini uluslararası arenaya taşıyarak müziklerinin yok olmasını da ayrıca engellemiştir ve günümüzde hala yaşıyor olmasına büyük katkılarda bulunmuştur.

Genel anlamda Ehl-i Haklar’da son 30 yılda ne gibi değişiklikler olmuştur?
Birçok açıdan büyük değişimlere uğradılar. Öncelikle son 30 yılda, bütün çocuk ve gençlere İslam Cumhuriyeti’nin değerlerinin öğretildiği genelleyici bir eğitim sistemi geldi. İran medyası, resmi devlet değerlerini resmi dil olan Farsçayla en ücra köylere kadar ulaştırıyor.
Son yıllarda uydudan yayın yapan televizyon kanalları, Ehl-i Hak cemaatinin dünyaya ilişkin görüşlerini değiştirmeye sebep oldu. Bir yandan Farsça yayın yapan ‘Tehrangeles’ kanalları, İslam Cumhuriyeti dışında kalan siyasi, sosyal ve kültürel alternatifleri gösteriyor. Diğer bir yandan Kürt televizyon kanalları, Ehl-i Haklara daha geniş, daha yeni siyasi ve kültürel düşünceler kazandırıcı katkılar da bulunuyor: Kürtlük daha somut hale geliyor, haritalara yansıyor, daha geniş tarihi girişimleri kendi içinde barındırıyor. Birçok Ehl-i Hak, Kürt kültürünün genelleyici fikirlerine maruz kalıyor ki bu öncelikle İran’nın resmi tarih modellerinin yanı sıra geleneksel ve yerel tarihiyle de çelişiyor. Artık bazı Ehl-i Haklar, kendi cemaat kültürlerinin Kürt kültürünün bir parçası olduğuna inanıyor. Akıllı telefonlardan Youtube ve Facebook gibi sosyal paylaşım sitelerine kadar birçok yeni medya araçları, yeni kimlik modelleri ve tüketimi beraberinde getirip bunları Ehl-i Haklar’ın geleneksel gerçekliklerine uyarlıyor ve böylelikle bir toplumun kendini birden fazla şekilde ve tarzda tanımlasına yol açıyor.

Ehl-i Haklar’ın İran devlet yetkilileriyle ilişkileri ne durumda?
İran’daki Ehl-i Haklar’ın iki ana kolu var. Büyük olan Kermanşah ve Goran bölgesindedir; diğeri ise Sahne şehrinin etrafındadır. İlk bahsettiğim bölgedekilerin İranlı yetkililerle ilişkileri biraz belirsiz çünkü bazı toplumlar gittikçe İslam’a kaymalarına rağmen bu bölgedeki Ehl-i Haklar İran’ın Şii dini modellerine yakınlık göstermiyorlar. Tarihi olarak ele aldığımızda dini ve sosyal liderleri, bugün ‘heteredoks’ diye tanımlanan daha geniş sosyo-politik ağın bir parçası olma duygusundan besleniyorlar. Bu Goran/Kermanşah kolunun önemli bir kesimi kendi inançlarının ayrı bir din altında resmi bir statü kazanmasını istiyorlar. İkinci grup ise, Tahran’ın dini ve siyasi tavırlarına daha yakınlar. Bazı yerel farklılıklarına rağmen, resmi Şii İslamiyetini kabul etmeye gittikçe daha meyilli oluyorlar.

Kendi kimliklerini ne şekilde tanımlıyorlar? Bir Kürt olarak mı yoksa bir İranlı olarak mı?
Ehl-i Haklar’ın bir çoğu kendini Kürt olarak tanımlarlar ama bu da onların İranlı olma durumuyla çelişmiyor. Bazıları ise kendilerini orijinal Kürt olarak gören Hawraman bölgesindeki Sünni Kürtlerle birlik görmeyi garipsiyorlar.

Kürt TV kanallarının hizmetleri

Son yıllarda, bazı Kürt hareketlerinin Ehl-i Hakları İslam öncesi hakiki Kürtlüğü muhafaza ettiklerini ifade etmelerinden dolayı bu tarz boşluklar dolduruldu. Daha önce de söylediğim gibi geçmişte Ehl-i Hak Kürt ile Sünni Kürt arasında karşılıklı bir güven eksikliği vardı, tıpkı Sünni Kürt ile Alevi Kürt arasında olduğu gibi. Yani Sünni Kürt ile Alevi Kürt arasında olduğu gibi Ehl-i Hak Kürt ile Sünni Kürt arasında da benzer bir güven eksikliğinden bahsedilebilir. Ancak hızlı bir şekilde gelişme kaydeden Kürt kimliği yapılandırması, tüm Kürtleri kendi içine aldığından bu durum son yıllarda değişti. Kürt uydu kanalları da ayrıca Ehl-i Hakları Kürt dünyasına tanıtarak Sünni Kürtlere karşı duyulan soğukluğun üstesinden geldi ki bu durum da bu yeni yapılandırmaya katkıda bulunmaktadır. Azerice konuşan Ehl-i Hak aşiretlerinin de ayrıca var olduğunu belirtmek isterim. Sayıları tam olarak bilinemiyor ama 100 bin dolaylarında oldukları düşünülüyor.

Ehl-i Haklar’ın Güney Kürdistan’da bulunan Kakailer ile Kuzey Kürdistan’daki Alevilerden ne gibi farklılıklar var?

Kakailer ile Ehl-i Haklar dini ve sosyal açıdan neredeyse aynılar. Aynı şekilde Êzîdîlerin de Ehl-i Haklar ile birçok ortak noktaları var. Bektaşi ve Kızılbaş cemaatlerinde de benzer özellikler var. Özellikle Kızılbaş ve Bektaşi gibi geniş kültürel, dini ve politik ağa sahip cemaatler düşünüldüğünde, kişinin tek bir isim veyahut bir terimden yola çıkarak araştırma yapmaktan kaçınması gerekmektedir. Aksini yapmamız gerekiyor. Yani gözlem sonuçlarımızı kullanarak zengin kaynaklar aracılığıyla daha güvenilir ve objektif bir kimlik tanımlamasını yapmalıyız. Ehl-i Haklar’ın resmi devlet ve dini ağlara paralel olarak birçok büyük ağın bir parçası olduğunu düşünüyorum. Bu ağlar illa ki milli, etnik, politik ve dini olmak zorunda değil. Bir toplum veyahut cemaat birçok farklı özelliği içinde barındırabilir. Şunu yinelemek istiyorum ki bu çoğulcuklu yaklaşım Ehl-i Haklar’ın büyük çoğunluğunun Kürtlüğünü reddetmiyor, aksine onların Kürtlüğünü daha da zenginleştiriyor.

ÖZLEM GALİP - LONDRA


http://yeniozgurpolitika.com/index.php?rupel=nuce&id=5368

 

Kardeşlik ve yardımlaşma dini; KAKAİLİK

E-posta Yazdır PDF

Kardeşlik ve yardımlaşma dini; KAKAİLİK

Felakettin Kakayi ile röportaj

Felakettin Kakayi* ile röportaj

Röportaj; Kejé Bémal

Birbirlerine bakmayı unutan bireylerden oluşan toplumların, birbirlerinin acılarını, sevinçlerini, iyilik ya da kötülüklerini görme şansı kalmaz. Birbirlerini görmeyen toplumların, birbirine düşman kesilmesi ve gerekçesiz zulümler yapması da böylece kolaylaşır. Çünkü kimse tanıdığı ve anladığına düşman olmaz. İnsanı korkutan ve yok etme güdüsünü kışkırtan bilinmeyene duyduğu tedirginliktir. Sanırım bu emperyalistlerin bizden çok önce farkına vardıkları bir formül olsa gerek ki, canları ne zaman Ortadoğu’yu birbirine kırdırtıp ve bu karışıklıktan çıkan rantiyeyi yemek istese etnik ve çeşitli dini grupları birbirine düşürmekle işe başlarlar. Buna uygun zemini biraz da bizim kendimizin dışındaki her inancı ötekileştirmemizden dolayı bulurlar. Ve düşündükleri gibi gelişen planları Ortadoğu’yu kana bularken, Onlar her seferinde sonuca gitmenin vicdansız pervazsızlığıyla yeni katliam ve rant planlarının peşine düşerler.

Sanırım hep beraber bu gidişe "bu dereden bu kadar balık!" demenin zamanı geldi. Bir Kürd çocuğu olarak ben isterim ki işe Kürdistan’dan başlayalım. Güney Kürdistan hepimizin ortak düşüydü, aynı zamanda benim baktığım yerden öncelikli olarak Kuzey büyük parçanın ve diğer parçaların özgürlüğünün de habercisi. Bu anlamda hepimizin büyük ve özenle bu müjdeci bebeği büyütüp, binlerce yılın bize kattığı temel değerlerimiz ve erdemimizle yetiştirmemiz lazım!

Bu anlamda kırmızı çizgilerimizden biri Kurdistan’daki dinlerimiz olmalı. Ulusal kimliğimizin hemen ardından gelen toprak bütünlüğümüz ve bunun içinde yaşayan çeşitli dinlere mensup popülasyonumuz dokunulmazlıklarımızın arasında olmalı ki, sağlam bir temel üzerinden ülkemizi inşa edip birlikte kardeşçe ve özgürce yaşayabilelim.

Meseleyi bu açıdan ele aldığım için size öncelikle kadim dinlerimizden Ezidi’liği tanıtmıştım. Şimdi de Kakailikle ilgili bir dosya hazırlığı içindeyim. Ana hatları ile bu dinin felsefesini öğrenmeniz açısından en yetkili ağızlardan biri olan Felakettin Kakayi ile yapılan bu röportajın hepinizin kafasındaki "Kakailik nedir?" sorusuna öncelikli olarak bir cevap olacağı inancını taşıyorum.

Bu röportaj sayesinde hayatıma giren ve ses tonu dahil tüm varlığı ile insana inanılmaz bir rahatlık ve huzur veren Felakettin Kakayi başta olmak üzere, kendisiyle görüşmemi sağlayan Sayın Mesut Tek’e, (üstelik sadece bu röportajdan dolayı değil varlından dolayı), O olmasaydı asla bu röportaj’ın çevrilemeyeceğine inandığım güzel oğlum Ömer Faruk Kaya’ya, son kırk dakikasının çevirisinde benden yardımını esirgemeyen güzel delikanlım Serhat Ayebe’ye, teşekkür yetmeyeceği için teşekkür etmekten vazgeçtim. Sevgiyle hepsini kucaklarım. E hadi okuyup siz de bana teşekkür edin, müthiş yorucu bir süreçten geçti bu röportaj haberiniz olsun! Yok teşekkür etmeyin bana vazgeçtim. Bunun yerine birbirinizi anlayıp, dinleyin ve işgalcilerin oyunlarına karşı birbirinizi kollayıp yücelin!

Devamını oku...
 



İSLAM FELSEFESİ

DİĞER DÜŞÜNCE SİSTEMLERİ